9 Mart 2012 Cuma

İlk Sahte Türk Parası

   Son günlerde bankaların ATM' lerinde bile sahte para çıkmaya başladı. Ve karşınızda sorumlu kimse bulamıyorsunuz. Banka kabul etmiyor. ATM' de böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyorlar. (Ama insan hatasını es geçiyorlar. Memurlarının bir şekilde yedikleri sahte paraları bu şekilde elden çıkarabileceğini akıllarına bile getirmek istemiyorlar.) Olan yine biz vatandaşa oluyor. Elimizde patlıyor para.

   Derken ilk sahte paramız nasıldı acaba diye meraklandım. Biraz araştırınca bu kadar  da olmaz dediğim çok ilginç şeyler buldum.

   Aşağıdaki iki banknot Türkiye'de ele geçirilen ilk sahte banknotlardandır. Yok böyle birşey adamlar resmen elleriyle çizmişler. Resimleri görünce koptum vallahi. İşin ilginci bu banknotları millete yutturmuşlar. Bu banknotlar hala merkez bankası müzesinde durmaktaymış.



   Bunlar Türkiye Cumhuriyetinin ilk sahte paraları. Biraz daha eskiye gidecek olursak takdir edeceğimiz ve duygulanacağımız bir sahtecilik olayı daha var. Onu da anlatmak istiyorum . Belki bir çoğumuz biliyoruzdur ama ben yine de yazmak istedim.

"Türklerin ilk sahte parası Çanakkale Savaşı sırasında "Muzaffer" isimli bir zabit tarafından yapılmıştır.

Gönüllü olarak Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Mehmet Muzaffer Bey'in alayının otomobillerine lastik satın almak için bir gecede (1916 yılı baharı) yaptığı sahte 100 kaime.


Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arasında bir de şu ibare bulunuyordu: " Bedeli Dersaadette altın olarak tesviye olunacaktır."

Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı: "Bedeli Çanakkale'de altın
olarak tesviye olunacaktır." Onun burada altın dediği Çanakkale'de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.

 Olayın gelişimi ise şöyle:

Alay'ın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlar ise ancak İstanbul'dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit malzemeler için arttırma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunlar için  kaybedilecek vakit vardı. Her şey "itimat" ile yürürdü. Muzaffer açıkgözlü ve becerikli İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, gerekli malzemenin alınmasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine itası içinde Erkan-ı Harbiye Riyaseti'ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler.

O yıllarda İstanbul'da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı. Muzaffer aradı, uğraştı, nihayet Karaköy' de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti , ama yapacak başka bir şey yoktu. Anlaşmaya vardı. Lazım gelen parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye'ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer az sonra yaşlı bir kaymakam Yarbayın huzurundadır. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı. İsteyeceği paranın miktarını sormadan ,"Ne alınacak" dedi. " Oto kamyon lastiği"cevabını verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer'e dik dik baktı :

" Bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi yürü git ,insanı günaha sokma para mara yok!...

Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı. Harbiye Nezareti'nin ( bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden dışarıya ağır ağır yürürken ne yapacağını düşünüyordu. Malzemelere Alay'ın ihtiyacı vardı. Elindeki (Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemelerde mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi, bir çaresini bulmak lazımdı...

Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı'na vardı birden durdu. Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu.

Doğru tüccar Yahudi' nin yanına gitti:

" Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek, ezandan sonra gelip malları alamam, gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale'ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için sabah ezanında geleceğim malları mutlaka hazır edin..."

Tüccar "peki" dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti.

"Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler"

Yahudi yine "peki" dedi.

Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi'nin kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime ( yüz liralık kağıt para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci' ye yollandı. Malzeme dubada bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu.

Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankasına gitti. Bozmadılar zira elindeki para sahte idi.

Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arasında bir de şu ibare bulunuyordu: " Bedeli Dersaadet'te altın olarak tesviye olunacaktır."Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı:

" Bedeli Çanakkale' de altın olarak tesviye olunacaktır."

Onun burada altın dediği Çanakkale'de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.

Sahte paraya gelince...

Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı. Yapmak mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez. Ancak olay bütün İstanbul'da yayıldı. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendinin kulağına kadar gitti. Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu. Yüzlük taklit evrak-ı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede şeref mevkiinde muhafaza olundu.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

El ile çizilen paralar çok hoşuma gitti ve bunların insanlara yutturulmasına da bayıldım :) Bu saflığımız hala devam ediyor işte.. Sahte para belki ama Mehmet Muzaffer Bey'in hareketiyle de gurur duydum..

Meraklı Adamın Not Defteri dedi ki...

Aynı şeyleri bende düşündüm araştırırken ne kadar saf bir milletiz diye :))

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

İlk görsel inanılmaz komik ,elle çizilmiş:))

Yorum Gönder

Blogumdaki fotoğraf ve yazıların benden izin alınmadan kullanılması ve yayınlanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na aykırıdır.
 
;